Hangi köÅe yazarı BDP istedi diye gönderildi…
Sabah gazetesi yazarı Ufuk Tekin gazetesinden atıldı. Konuya dair açıklama yapan Tekin kovulmasının ardından yaÅadıklarını anlattı. Tekin’in anlattıÄına göre BDP Adana milletvekili Murat Bozlak Tekin’i “Kürtler’e hakaret etmek”le suçlayıp gazetenin tepe yöneticisine Åikayet etti. Bu olay üzerine gazete Tekin’i iÅten çıkardı. Kendisine iftira atıldıÄını söyleyen Tekin, Meclis’e giderek Murat Bozlak’la yüzleÅti.
Tekin Bozlak’la yüzleÅmesini Åöyle anlattı: BDP’nin TBMM’deki Grup odasında görüÅtük. SoÄuk ve ilgisizdi, baÅını salladı ve Åöyle dedi: “Benim için bu sorun bitmiÅtir. Size kolay gelsin⦠” Bu kadar basitti iÅte. “Bu çocuklar ortaokuldan sonra okumasınlar mı?” anlamına gelen yazımın o cümlelerini bile yanlıŠyorumlamıÅ, “Erkek çocukları daÄa çıkmasınlar mı?” demek istiyorsun diyecek kadar yorumunu öfke kaplamıÅtı. Oysa barıŠdiline, söylemine, hoÅgörüye ve birbirimizi gerçekten anlamaya her geçen gün biraz daha fazla ihtiyaç duyduÄumuz günlerde BDP’li bir milletvekili, nüfus artıÅıyla ilgili olarak yaptıÄım teÅbihi hakaret olarak algılamıÅtı. İncitici olabilir miydi? KiÅiye göre deÄiÅse de yazıya bir bütün olarak bakanlar “Hayır hakaret yok” diyor ama “Sadece o cümle cımbızlanırsa belki evet!” diyenler de çıkıyordu. Hem yazıyla ve üstelik fotoÄrafımla birlikte SABAH Güney’de, hem de Ankara’ya giderek Meclis’teki grup odasında yüzüne karÅı “EÄer yanlıŠanlaÅıldıysam özür dilerim” dediÄim halde öfkesi geçmiyor ve “Kürt halkından ne istiyorsunuz?” diye öfkesini bilemeye devam ediyordu. O milletvekiline söyleyecek daha fazla bir Åeyim olamazdı. “Kafamı kesseler⦔ diye cümle kurarak kızgınlıÄının geçmediÄini hissettiren o milletvekiline elimi uzatıp Åöyle veda ettim: Siz, sizin de haklarınızı savunmaya çalıÅan bir gazetecinin iÅten atılmasına yol açtınız. Ama ben Nemrut’un ateÅini söndürmeye çalıÅan karınca olmaya devam edeceÄimâ¦
İÃİM ACIYOR
Ufuk Tekin’in açıklamalarının tamamı Åöyle:
2 AÄustos 2003′te, eski milletvekili Tuncay KaraytuÄ’un temsilciyken yaptıÄı teklifle baÅlayan SABAH gazetesindeki yolculuÄum; dokuz yıl, altı ay ve 23 günün ardından 25 Åubat 2013 Pazartesi günü resmen sona eriyor. Ãzgünüm. KeÅke, haber müdürü Temel Eren’in, “KöÅeniz iptal edildi, sayfanız da kaldırıldı” dediÄi akÅam yaÅadıÄım o Åoktan hemen sonra “O halde ben de yok’um” deseydim. Diyemedim, piÅmanım. Aslında bu, bir hekime, elinden steteskopunu alıp ona hiçbir tahlil, inceleme ve çekim yaptırtmadan doktorluk yapmasını istemekle eÅ anlamlı bir haksızlıktı. Bir gazeteciden, dokuz yıldır hazırladıÄı çok özel bir sayfayı iptal edip köÅesine yasak koymak da aynı anlama geliyordu: “Gazetecilik yapma”. Eksik, yanlıŠve hatta ters anlama ile baÅladıÄını öÄreneceÄim haksız bir öfkenin kurbanı oluyordum ama elimden oyuncaklarımın alınması yetmiyor, “ders” de almam isteniyordu. Ama ders çok aÄırdı, sınıfı geçemiyor, kalıyordunuz. Bir gün sonra “İŠakdini de feshediyorlar” diye açıklama yapılması, yaÅadıÄım Åokların tuzu biberi oldu. İçim acıyordu ama filozofların dünyasında da gezinmiÅ olan benim için ânormal’ bir sonuçtu bu son. Ovintilian’ın sözü geldi aklıma: “BaÅlangıcı olan bir Åey, nasıl olsa biter.”
KÃRTLERE HAKARET SUÃLAMASI
BitmiÅti SABAH’taki yolculuÄum ve o zorlu anlarda aklımdan kızım, eÅim ve kendi hallerim geçiyordu. Ãyle çok sarsılmıÅtım ki mideme kramplar giriyor, açlıÄı hissettiÄimde bir Åeyler yiyor ama çıkartıyor, rahat konuÅabilmek için su içme ihtiyacı duyuyor, uyuyamıyor ya da uyuyabilsem bile baÅ aÄrısıyla uyanıyor, tansiyonumun fırladıÄını hissediyordum. Sesimin titremesine engel olamamıÅtım “Kızımın okulu⦔ derken⦠Sonra biraz düÅünüp Ankara’ya gittim, zor gittim ama gitmeliydim; çünkü beni “Kürtlere hakaret etmekle” suçlayıp SABAH gazetesinin tepe yöneticisine Åikayet eden milletvekiline ulaÅmalı ve Ufuk Tekin’in nasıl bir insan olduÄunu anlatmalıydım. İçinde, 1990′lar Türkiye’sinin koÅullarında yazdıÄım iÅkence, dayak, cinayet, sendikasızlaÅtırma, iÅten atma, GüneydoÄu’da yaÅanan terör ve korku dolu günleri anlattıÄım haberlerin kupürleriyle dolu bir CD vardı. O günlerin Türkiye’sinde Cumhuriyet’te çalıÅırken yazdıÄım haberlerdi bunlar ve bir anlamı olmalıydı. DeÄil Kürtlere hakaret etmek, Rumları, Ermenileri, Arapları, Süryanileri ve dahi dünyanın bütün uluslarını kardeÅ olarak gören ve farklılıkların insanlıÄın muhteÅem bir zenginliÄi olarak gören bir insandım. Benim gibi fikri duruÅu belli, gazetecilik etiÄine sıkı biçimde baÄlı bir insana yapılabilecek en aÄır eleÅtiri / suçlama bu olsa gerekti. Hem kendimi anlatacak hem de bir ricam olacaktı beni Åikayet edip de SABAH’tan çıkarılmama yol açan o milletvekilinden.
BDP ADANA MİLLETVEKİLİ
“Ufuk Tekin’i size anlatabildim mi?” diye sordum, SABAH yöneticisini arayıp “GereÄini yapın!” diye Åikayet eden Adana milletvekiline. DanıÅmanlıÄını yapan eski gazeteci K. A. ile ayrıntılı biçimde görüÅmüÅ, CD’yi birlikte irdelemiÅtik. DanıÅman gazeteci K.A. CD’yi öÄle arasında Åikayetçi milletvekiline anlatmıÅtı. BDP’nin TBMM’deki Grup odasında görüÅtük. SoÄuk ve ilgisizdi, baÅını salladı ve Åöyle dedi: “Benim için bu sorun bitmiÅtir. Size kolay gelsin⦠” Bu kadar basitti iÅte. “Bu çocuklar ortaokuldan sonra okumasınlar mı?” anlamına gelen yazımın o cümlelerini bile yanlıŠyorumlamıÅ, “Erkek çocukları daÄa çıkmasınlar mı?” demek istiyorsun diyecek kadar yorumunu öfke kaplamıÅtı. Oysa barıŠdiline, söylemine, hoÅgörüye ve birbirimizi gerçekten anlamaya her geçen gün biraz daha fazla ihtiyaç duyduÄumuz günlerde BDP’li bir milletvekili, nüfus artıÅıyla ilgili olarak yaptıÄım teÅbihi hakaret olarak algılamıÅtı. İncitici olabilir miydi? KiÅiye göre deÄiÅse de yazıya bir bütün olarak bakanlar “Hayır hakaret yok” diyor ama “Sadece o cümle cımbızlanırsa belki evet!” diyenler de çıkıyordu. Hem yazıyla ve üstelik fotoÄrafımla birlikte SABAH Güney’de, hem de Ankara’ya giderek Meclis’teki grup odasında yüzüne karÅı “EÄer yanlıŠanlaÅıldıysam özür dilerim” dediÄim halde öfkesi geçmiyor ve “Kürt halkından ne istiyorsunuz?” diye öfkesini bilemeye devam ediyordu. O milletvekiline söyleyecek daha fazla bir Åeyim olamazdı. “Kafamı kesseler⦔ diye cümle kurarak kızgınlıÄının geçmediÄini hissettiren o milletvekiline elimi uzatıp Åöyle veda ettim: Siz, sizin de haklarınızı savunmaya çalıÅan bir gazetecinin iÅten atılmasına yol açtınız. Ama ben Nemrut’un ateÅini söndürmeye çalıÅan karınca olmaya devam edeceÄimâ¦
OKULSUZLUK SORUNUNU YAZDIM
Adana’nın Seyhan ilçesinin güney mahallelerinde yaÅanan okulsuzluk sorununa dikkat çekerek üç haberi peÅ peÅe yazmıŠolmam; o üç haberden de sonuç çıkmayınca, devletle karÅı karÅıya gelmeyi göze alarak “Seyhan’ın güneyine okul istemek suç mu?” baÅlıklı bir köÅe yazısı kaleme almam bile bir anlam ifade etmiyordu. Oysa o üç haber ve bir cümlesine takıldıÄı o köÅe yazısının ardından mahalle muhtarları baÅta olmak üzere bazı Kürt vatandaÅlardan teÅekkür telefonları almıÅtım. Ama tersi olmuÅ, bir gazeteci olarak haklı taleplerini savunduÄum Kürtlerin oylarına dayanarak seçilmiÅ bir BDP’li vekil, yazının içinden cımbızladıÄı bir cümlenin tahrikine kapılıp iÅten atılmama yol açan bir sürecin fitilini ateÅlemiÅti.
Ne acı ki ne savunmam alınmıŠne de “Neden?” diye sorulmuÅtu. Bir Åikayetle kapı dıÅarı ediliyordum. Kapı dıÅarı edilmek nedir ve nasıl bir duygudur bilir misiniz? Ben biliyorum, ikinci kez yaÅıyorumâ¦
O anda ne bitirdiÄiniz fakülte ve yüksekokul geliyor aklınıza, ne bildiÄiniz yabancı dil umurunuzda oluyor, Amerika’da üniversite okumuÅ olmak ve Türkiye’de üniversitenizde verdiÄiniz dersler ve ne de AB eÄitimcisi olarak katıldıÄınız projeler sizi teselli ediyorâ¦
FAİLİ MEÃHULLERİ YAZMIÅTIM
20 yıl kadar geriye döndüm. Sevin ya da sevmeyin ama Åarkıcı Ahmet Kaya’ya haksızlık edilen o günleri, yargısız infazların yapıldıÄı, faili meçhul cinayetlerin sıradan vakalara dönüÅtüÄü o günleri hatırladım. Devlet içinde devlet olmuÅ kimi karanlık güçlerin varlıÄının bilindiÄi ama önüne geçilemediÄi, aÄır bedellerin ödendiÄi, cinayetlerin pervasızca iÅlenebildiÄi, bazı milliyetçilerin milliyetçilik anlayıÅının Kürt düÅmanlıÄına varan boyutta bir ırkçılıÄa dönüÅebildiÄi günleri düÅündüm. 1990′ların baÅında “faili meçhul cinayetleri” ve “iÅkenceci polisleri” de yazabilmiÅ bir gazeteci olarak, “İmralı süreci” denen ve PKK’nın legal temsilcileriyle ve lideriyle alenen devletin görüÅmeler yapabildiÄi bir dönemde neredeyse her söze, “BarıŠdili” diye giren, adı BARIÅ ve DEMOKRASİ olan bir partiden bir milletvekili, aslında, “sahibine göre kiÅnemeyen”, “kabına göre Åekil almayan” bir gazeteciye ne denli büyük bir kötülük yaptıÄının bilincinde miydi acaba?… Albert Camus bir kez daha haklı çıkıyordu “Adalet olmadan düzen olmaz” derkenâ¦
Sevgili arkadaÅlar,
SABAH gazetesinde dokuz buçuk yılı aÅan çalıÅmam boyunca â evet bazı sıkıntılar yaÅadım, ama çok güzel günlerim de oldu. Bunları inkar edemem. CoÅtuÄum, keyiften ve mutluluktan uçtuÄum anlar da. Acı tatlı, iyi kötü çok Åeyi paylaÅtık SABAH’taki arkadaÅlarımla⦠Yazmanın keyfine vardım, paylaÅtıkça çoÄaldıÄımı hissettim, ÅakalaÅtım, takıldılar ama kızmadım, arada ben de takıldım ama hiçbir arkadaÅımla kötü olmadım. KiÅisel iliÅkilerimiz sayesinde ben arkadaÅlarımın derdine derman olmaya çalıÅtım, onlar da benim. Aynı çanaktan çorba içtik, birlikte kızdık, birlikte nefes aldık. Ve aynı sayfada yan yana imzalarımızı görmekten mutlu oluyorduk. Aslında hiç de fena bir ekip deÄildik. Cumartesi pazar, bayram â tatil demeden çalıÅtıÄımız günlerimiz de oldu, sabahın 8′inde gazeteye gidince “Geciktim” düÅüncesine kapılıp SABAH’ı ne denli içselleÅtirdiÄimi anladıÄım da. Hayat bu, elbette üzüldüÄüm, “KeÅke⦔ diye baÅlayan cümleler kurmak zorunda kaldıÄım günler de yaÅadım SABAH’ta.
BİR TEK KİÅİYE YAPILAN HAKSIZLIK
VE benim için bu kapı kapandı artık. Sen sevgili Oben, dilerim hak ettiÄin maaÅı ve pozisyonu alırsın ama iÅin zor eÄer yaÅla ilgili espriler yapmak istiyorsan; çünkü ben yok’um. Cumartesi pazar, tatil, bayram demeden yıllarını SABAH’a veren Temel kardeÅ, o müthiÅ hazır cevaplılıÄınla takılacak baÅka malzemeler (â¦) bulmalısın. Huzurlu bir hayatın olsun arkadaÅım⦠Bora o güzel fotoÄrafları çektikten sonra “Eline saÄlık” diyecek bir Ufuk abiyi bulamayacaksın artık yanında. Birlikte Kaktüs’e gidip eÄleneceÄiz, demiÅtik, sözüm söz, toparlanayım da öyle⦠Gazetecilik heyecanını her zaman takdir ettiÄim sevgili Murat, sana da bir telefon kadar uzaktayım. Az zamanda çok yol kat ettiÄini görmeye baÅladıÄım Ziya, “UfukçuÄum” diyeceÄin bir abine selam veremeyeceksin artık⦠Melih abi, hocam, kuÅların dostu, hoÅça kal e mi, arada hatırla beni. Sen, Galatasaray deyince bile güzel kalabilen insan, muhabbetlerimizin ası Faruk kardeÅ, bilgisayardan da anlayan Engin arkadaÅ, minik sırlarımızın karÅılıklı ortaÄı masa arkadaÅım Osman, sevgili hocam ve arkadaÅım, sırlarımızı bölüÅtüÄüm kardeÅim Serdar, artık çay molalarına baÅkası gelecek, isterdim ama yasak bana “Türkiye’nin En İyi Gazetesi”! diye yazan bir kapıdan girmek⦠“Günaydın”ı, Åiirleri ve darbı meselleri benden duyamayacaksınız artık sevgili TuÄba, kaliteli, iyi insan ve sen kardeÅim Aylin, “Unutma” dediklerimi yazı iÅlerinden Zarif, Åeytan ayrıntıda gizlidir ama hayat ayrıntılardan ibaret deÄildir Songül⦠Senin için ayrı bir parantez açsam, içine anne, güler yüz, vefa, dostluk ve akıl gibi insanca nice Åeyi koysam diye düÅündüÄüm arkadaÅım Nesli, bir cümlesiyle on Åeyi söyleyebilen Åeytan tüylü Kemal, bana artık az Åekerli piÅiremeyeceksiniz emekçi kızlar Sevil ve Ãzlem, sen sabahın ilk günaydınını benden alamayacak olan Ãzgür, Åoför kardeÅim Mehmet ve siz Ersin abi, Ersin bey, Ersin RamoÄlu⦠Yazılarınız sizi anlatıyor aslında ama ne olur biraz barıÅ, biraz sevgi, biraz daha az öfke, biraz daha empati⦠Evet, bana destek de verdiniz, özel duygu ve görüÅlerinizi de paylaÅtınız, emek verip katkı da yaptınız üstelik. Ama ben Göethe’nin sözünü deÄiÅtirerek yazıyorum sizin için buraya son kez:
“Sevgi, biraz daha sevgi⦔
SaÄlıcakla kalınâ¦
“Bir tek kiÅiye yapılan haksızlık, bütün topluluÄa yönelmiÅ bir tehdittir.”
Sabah Gazetesinde ÅOK Ayrılık!
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder